TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABÜLÜ

Uzak-doğudan Avrupa ortalarına kadar bütün bozkırlar bölgesinde 1200 yıl hüküm sürmüş ve birçok siyâsî, sosyal ve etnik izler bırakmış olan Türk toplulukları İslâmî devirde de ve bu defa, hâkim zümreler sıfatıyla tarihî ağırlıklarını koydukları çeşitli müslüman ülkelerde büyük İmparatorluklar (Kara-Hanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Harzemşahlar, Hind-Türk İmparatorluğu) veya devletler (Irak, Suriye, Kirman, Anadolu Selçukluları, Tolunlular, Ihşidliler, Mısır Türk Devleti, Delhi Türk Sultanlığı, Timurlular, Kara-koyunlu, Akkoyunlular), Atabeylikler (Salgurlular, İl-Denizliler, Böriler, Zengîliler, Beğ-Teginliler) ve beylikler (Artuklu, Dânişmendli, Mengücüklü, Saltuklu, İnallı, Ahlat Şahları, İzmir, Efes) kurarak islâm dünyasının mukadderatına hâkim olmuşlar ve Osmanlılar'la birlikte değerlendirildiği takdirde, Orta Asya, Yakın Doğu ve Doğu Avrupa'nın son bin yıllık tarihine yön vermişlerdir.

100 tarihbilinci.com.jpg
Umumiyetle kabûl edildiği gibi, Türkler'in dünyâ tarihinin en mühim hâdiselerinden biri olmak üzere, İslâmiyete girişleri kendi arzuları ile vukû bulmuştur. Bu durum Arapça eserlerde de bazı yankılar bırakmıştır. Meselâ Halife Al-Me'mûn'un hususi kütüphânesinde memur olan bir Türk şöyle demiştir. "İranlılar ve Rumlar ülkelerini başkalarına kaptırıp kendi yurtlarında esir olurlar, Türkler memleketlerini hiç kimseye vermiş değillerdir..."

Gerçekte İslâm dininin eski Türk inanç ve telâkkilerine uygun cihetleri çoktu. Türkler uzun zamandan beri tek Tanrı inancına âşina bulunuyorlardı. Ahiret'e ve ruh'un ölmezliğine inanıyorlar ve Tanrı'ya kurban sunuyorlardı. Ayrıca İslâmiyet'in telkin ettiği ahlâkî kaideler eski Türk "alplik" anlayışına uygun düşüyor ve özellikle "cihâd" Türk'ün fütuhât görüşünü takviye ediyordu. Türkler'in kısa zamanda İslâmiyet'in bayraktarı olarak dünyâ karşısına çıkış sebepleri bunlar olmak gerekir.